Tarık Buğra

Süleyman Tarık Buğra (2 Eylül 1918 – 26 Şubat 1994), Türk gazeteci ve romanhikâye, oyun ve fıkra yazarıdır.

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının tanınmış yazarlarındandır. Çok yönlü bir yazar olan Buğra, özellikle romanlarıyla tanınır. 1991’de devlet sanatçısı ünvanı almıştır.

Eserleri
Roman Yalnızların Romanı (Çınaraltı, 5 Mayıs – 9 Haziran 1948) Aşk Esirleri (Milliyet, 30 Eylül – 9 Aralık 1950) Tetik Çekildikten Sonra (Akın, 29 Ağustos – 8 Ekim 1951) Ofsayd (Akın, 10 Ekim – 13 Kasım 1951) Sonradan Yaşamak (Vatan, 16 Şubat – 23 Mayıs 1953) İnce Hesaplar (Milliyet, 19 Mart – 3 Mayıs 1953) Abaza Paşa’nın Rüyası (Bursa Hâkimiyet, 27 Eylül 1955 – 7 Şubat 1956) Şehir Uyurken (Bursa Hâkimiyet, 4 Haziran – 22 Eylül 1956) Yanıyor mu Yeşil Köşkün Lâmbası (Yeni Gün, 11 Nisan – 31 Mayıs 1957) Ölü Nokta (Yeni İstanbul, 23 Nisan – 10 Haziran 1958) Çolak Salih (Tercüman, 15 Mayıs – 5 Temmuz 1984) Siyah Kehribar (1955) Küçük Ağa (1963) Küçük Ağa Ankara’da (1966) İbiş’in Rüyası (1970) Firavun İmanı (1978) Bir Köşkünüz Var mı? (1978) Gençliğim Eyvah (1979) Dönemeçte (1980) Osmancık (1983) Yağmur Beklerken (1987) Dünyanın En Pis Sokağı (1989) Hikâye Oğlumuz (1949) Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952) İki Uyku Arasında (1954) Hikâyeler (1964) (Yeni ilavelerle 1969) Tiyatro Ayakta Durmak İstiyorum (1966) Üç Oyun (Akümülatörlü Radyo, Dört Yumruk, Ayakta Durmak İstiyorum, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı, 1979) İbiş’in Rüyası (1982) Güneş ve Arslan, Sıfırdan Doruğa (1988) Senaryo Zafer Gaye Değildir (1993) Sıfırdan Doruğa (1994) Patron (1994) Röportaj Gagaringrad Moskova Notları (1962) Fıkra ve Makale Gençlik Türküsü (1964) Düşman Kazanmak Sanatı (1979) Bu Çağın Adı (1979) Politika Dışı (1992)

Hayatı

1918’de Akşehir‘de doğdu. Babası, Akşehir’de ağır ceza hâkimi olarak görev yapan Erzurumlu Mehmet Nazım Bey, annesi Akşehirli Nazike Hanım idi.[5] Çocukluğunun geçtiği Akşehir’i eserlerinin çoğunda mekân olarak tercih etti.[6]

İlk ve ortaokulu Akşehir’de okudu. Ortaokulda Rıfkı Melül Meriç‘in öğrenicisi oldu. 1933’te ortaokulu bitirdikten sonra yatılı öğrenci olarak İstanbul Erkek Lisesi‘ne devam etti. İstanbul Lisesi’nde Hakkı Süha Gezgin‘in, Pertev Naili Boratav‘ın öğrencisi oldu. Yazar olmaya onuncu sınıfta karar verdi. Tarık Nazım müstear ismiyle hikâye ve şiirler yazmaya başladı. Okulun yatılı kısmı kapanınca Konya Lisesi‘ne geçti ve 1936’da mezun oldu.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi‘nde iki yıl okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi‘ne geçti. Parasızlık nedeniyle zor bir öğrencilik dönemi geçirdi ve üç yıl sonra mezun olamadan bu okuldan da ayrıldı.

Doğum Süleyman Tarık 2 Eylül 1918 Konya, Akşehir, Osmanlı İmparatorluğu Ölüm 26 Şubat 1994 (75 yaşında) İstanbul, Türkiye Defin yeri Karacaahmet Mezarlığı, İstanbul Meslek Yazar ve Gazeteci Evlilik Jale Baysal (e. 1950; b. 1968) Hatice Bilen Buğra (e. 1977; ö. 1994) Çocuk(lar) Ayşe Buğra (d. 19 Aralık 1951)

 

1942-1945 yılları arasındaki üç yıllık askerlik görevi sırasında devlet memurlarının bıyıklarını kesme kuralını ihlal ettiği için on bir sürgün yaşadı.[5] İlk piyeslerini ve ilk romanını askerliği sırasında yazdı. İlk eseri, Akümülatörlü Radyo başlıklı piyesti. Eser, Şehir Tiyatroları tarafından reddedilince, Yalnızlar başlığıyla roman hâline getirdi.[7]

Askerlik hizmetini tamamladıktan sonra İstanbul’a döndü ve 1947’de Edebiyat Fakültesi‘ne kaydoldu. Burada Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan‘ın öğrencisi oldu. Bir yandan da Şişli Terakki Lisesi‘nde muallim muavinliği görevinde bulundu. 1948’de yazdığı Oğlumuz başlıklı hikâyesi Cumhuriyet gazetesinin açtığı yarışmada ikincilik ödülüne layık görüldü. Bu ödül ona edebiyat ve basın dünyasının kapılarını araladı. 1949’da ilk kitabı olan ve içinde 13 öykü bulunan Oğlumuz‘u yayımladı. Çınaraltı dergisini çıkaran Yusuf Ziya Ortaç, kendisine dergiye katılmasını, Sanat Hareketleri başlıklı sütunda her hafta bir öykü yazmasını önerdi. Dergiye gönderdiği ilk hikâye, “Havuçlu Pilav Meselesi” başlıklı hikâyesi oldu.[6] Basın dünyasından da iş teklifleri alan yazar,[5] bu teklifler sayesinde basın hayatına atılmak için cesaret buldu ve Edebiyat Fakültesi’nden mezuniyet tezini vermeden ayrıldı.

 

 

Scroll to Top